KÜRESEL DÜNYANIN YENİ DÜZENİ

Küresel ( emperyalist ) toplum ilişkilerinin egemen olduğu bir dünyada, haksızlıklar, adaletsizlikler, yokluklar, yoksulluklar ve yasaklarla dolu da olsa, küçük adacıklarda sığındığımız bireysel, küçük dünyalarımızda yalancı mutluluklar peşinde koşarken, nereden geldiği meçhul bir virüs salgını hayatlarımızı alt üst etti.
Sermayenin, üretimin, teknolojinin, ulaşımın, iş gücünün, sosyal yaşamın çoktan küreselleştiği bir dünyanın yeni farkına varıyoruz. Şaşkın ve çaresiz bir ruh hali içindeyiz.
Çoğumuzun beklemediği, bazılarımızın ise zaten bildiği, ardı arkası kesilmeyen küresel ekonomik krizler, savaşlar, işgaller, ölümler, algı oyunları bugün bir virüs salgını yoluyla, başka bir şekilde sahneleniyor. Salgının birileri tarafından mı yayıldığının yoksa kendiliğinden mi ortaya çıktığının bugün için fazlaca bir önemi yok.
Küresel oluşumların ve faaliyetlerin, dünyanın en ücra köşelerindeki bireylerin yaşamına girdiği bir ilişkiler ağında, bu salgının nereden geldiği üzerine kurulu komplo teorileri ( gerçekse ) elbet günün birinde aydınlanacak. Şu an yalnızca bu konuya odaklanıp, bu salgın felaketinin ardından kurulacak yeni dünya düzeninin nasıl olacağı, nelerin değişeceği konusunu gözlerden uzak tutma gafletine düşülmemelidir. Salgının yol açtığı ölümler ve yayılmasını önlemek için insanların evlerine hapsedilerek izole bir hayata mahkûm edilmesi, küçümsenecek, basit bir durum değildir. Ne var ki, bu zorunlu mahkûmiyetin yol açtığı üzüntülerin, sıkıntıların, gelecekte bizi bekleyen büyük sorunlara çare arayışlarının önüne geçip bizi çaresizliğe sürüklemesine izin vermeyecek sağlıklı ruh halini de korumak gerekiyor.
Virüs felaketinin nereden çıktığına yanıt ararken, nelere yol açabileceği ve ardından nasıl bir dünyanın şekilleneceği konularına yönelerek daha sağlıklı, daha somut ipuçlarına ulaşabiliriz.
Yaşadıklarımız; küresel dünya düzeninin restorasyonu ve kendini yeniden güncellemesi için fırsatlar yaratmıştır. Bildiğimiz, yaşadığımız küresel egemenlik ilişkileri devam edecek ama birçok şey değişerek dünya çıkmaz sokaklara sürüklenip yeni bir düzene doğru evrilecektir.
Neler değişecek?
* İnsan yerine robot teknolojisi biraz daha öne geçerek emeğin üretimdeki yeri daha da azalacaktır. Ücretsiz, sendikasız robotlar sermayenin kazançlarını artırırken, işsizler ve açlar ordusu çoğalacaktır.
* Ortaya çıkacak ekonomik kriz, ulusal ekonomileri çökerterek küresel ekonomiye bağımlılığı artıracaktır.
* Daralan dünya ekonomisi içinde iflas eden, değer kaybeden şirketler ve pazarları el değiştirecektir.
* Ekonomisi çöken ya da zayıflayan ülkelerin sermaye ve borçlanma ihtiyacı artacaktır.
* Salgın felaketi nedeniyle ölen yaşlılara ve kronik rahatsızlığı olanlara ödenecek sağlık, sigorta ve maaş giderleri ( güya ) azalacaktır, ama işsizlik ve ekonomik kriz nedeniyle fiziksel ve ruhsal sağlığı bozulacak bireylerin sayısı artacak, toplumsal kaos derinleşecektir.
* Oluşan korku toplumları ile insanlar arasındaki örgütlenme ve sosyal ilişki güdüleri zayıflayacaktır.
* İnsan yerine ikame edilen robot ve bilişim teknolojisi ile toplumların ve bireylerin kontrolü kolaylaşacaktır.
Görüldüğü gibi, virüs salgınını kimin yarattığından çok nelere yol açacağı ve kimlere yarayacağı konusu daha çok şeyi aydınlatıyor. Küresel sermaye, salgını ve dünyanın yaşadığı felaketi fırsat bilerek yeni kazançlara, yeni olanaklara doğru koşacaktır.
Küresel sermayenin bir ulusu, bir iktidarı, sonuna kadar arkasında durduğu liderleri, temsilcileri yoktur. Dünya, çok uluslu satranç tahtasındaki hamlelerle yönetilir. Krize giren ekonomiler, batan şirketler, toplu katliamlar ve ölümler hangi ülkeye ait olursa olsun yalnızca satranç oyununun hamlelerine hizmet eder.
Elbette bütün bu gelecek tasarımları, küresel sermayenin arzu ettikleri, planları, oyunlarıdır. Karşısında ise koskoca bir dünya ve toplumların bireyleri vardır.
Çareler nelerdir?
* Bağımlılık ilişkileri üzerine kurulu küresel ekonomilerin uzantıları olan ülkelerde yönetimler değişmeli ve yerini ulusal, yerel topyekûn kalkınma modellerine dayalı yönetimlere, uygulamalara bırakmalıdır.
* Toplumlardaki bireysel rant, aç gözlülük ve daha çok kazanç hırsı üzerine kurulu egemenlikler yerini insana, doğanın korunmasına ve demokrasilere bırakmalıdır.
* Metropollerin gökdelenlerinden çıkıp kırlara, dağlara dönülmelidir yeniden. Tarlalar ekilip ürünler çoğaltılmalı, fabrikalar, makineler, teknolojiler bozkırlara taşınmalıdır.
* Hoyratça geride bırakıp terk ettiğimiz bereketli Anadolu topraklarına yeniden dönülmelidir.
Unutmayın!
Karanlıktan daha güçlü, aç gözlü canavarların saltanatlarına son verecek umut ışığı da yükseliyor.
Karanlıkların ardı hep aydınlıktır.
6 Nisan 2020