HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK

İnsanlık tarihinin bir yüzü savaşların, katliamların, ayaklanmaların, hastalıkların neden olduğu vahşet ve ölümlerin acı gerçekleri, öteki yüzü ise aç gözlülüklerin, iki yüzlülüklerin, hırsların ve ihanetlerin yalanlarıyla doludur.
Tarihte verilen bütün kavgaların nedeni çürümüş saltanatları, tahtları olduğu gibi korumak, sürdürmek olsa da, kaçınılmaz sonuç ve yaşamın değişmeyen gerçeği, sürekli değişimdir.
Her şey bir film şeridi gibi nasıl da hızla gelip geçiyor kısacık hayatımızdan.
Yıllar, mevsimler, olaylar, insanlar, canlılar, cansızlar…
Çoğumuzun geçen yüzyılda başlayan çocukluk, delikanlılık dönemlerinin o masum, temiz, günahsız günleri şimdi çok gerilerde kaldı.
Dünyaya henüz gözlerimizi açtığımız mekânlardaki küçücük mahalleler, köyler, kalabalık, iç içe aileler hafızalarımızda silik birer anı sadece.
Uğruna ölümlere gidip geldiğimiz aşklar, arkadaşlıklar, ideolojilerle kucaklaştığımız delikanlılık günleri de öyle.
Toplumsal yaşamımızın büyük çalkantıları, olaylar, değişimler; iç dünyalarımızın kalelerini, tozpembe hayallerimizi bir bir alıp götürdü. Geriye yıkıntılar, acılar, umutsuzluklar, hayal kırıklıkları kaldı.
Her birimiz bir yerlere savrulduk.
İçine yuvarlanıp şaşkına döndüğümüz her olayın ardından “ Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak “ diye diye dünyanın çehresini, etrafımızı sarıp sarmalayan hayatı yeniden kurguladılar.
Tekrarlanıp duran aynı söylevler; hem yalın gerçeklerin ortaya dökülmesini anlatan, hem de her türlü ikiyüzlülüğün, yalanların, günahların üzerini örten sihirli sözcüklerdi yalnızca.
“ Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak “, her şey değişecek…
Çok şey değişti de.
Biz değiştik mi?
Ne yöne doğru?
Biz değiştirebildik mi bir şeyleri, özlemini duyduğumuz daha iyi bir dünyaya doğru?
Çabalarımız, kavgalarımız boğulup gitti mi kuytuluklarda?
Yoksa sadece seyrettik mi geçip gidenleri, sisli camın ardından, boş gözlerle?
Ülkeleri kökten sarsan ölümcül salgın hastalıklar, büyük savaşlar, ayaklanmalar, devrimler, darbeler sonrası dünya yeniden ve yeniden değişti, yeni düzenler kuruldu.
Hayretle, korkuyla, şaşkınlıkla izledik.
Devrimler, diktatörlükler yıkıldı bir bir. Yeni yalanlarla günahlar saçıldı her yana.
Her şey çok değişti.
Yazının icadıyla ( M.Ö. 3200’ler ), insanlık ilkel çağlardan çıkıp maceralarla dolu yeni bir dünyaya doğru yol aldı.
Koskoca Batı Roma İmparatorluğu yıkıldı ( M.S. 476 ), dünya yeniden şekillendi.
İstanbul’un fethi ( 1453 ), dünyayı değiştiren yeni bir çağ başlattı.
Fransız İhtilâli ( 1789 ) Avrupa ile birlikte tüm dünyayı değiştiren yeni bir dönemin kapılarını açtı.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ( 1914-1918 ve 1939-1945 ), yıkılan imparatorlukların, geride kalan yüz binlerce ölümlerin, açlık ve sefaletin üzerine yeni sınırlar çizip yeni ülkeler kurdu.
1917 Sovyet Devrimi, birçok ülkeyi sosyalizme götüren devrimlere, iç savaşlara ve yeni siyasal rejimlerin kurulmasına yol açtı.
İşgal edilen topraklardaki Anadolu İhtilâli ile yıkılan 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine, 1923’te yeni bir düzen, Cumhuriyet kuruldu.
Geride kalan yüzyılda ayaklanmalar, darbeler, katliamlar, siyasi cinayetler, hapisler, idamlar hiç eksilmedi Anadolu topraklarından.
1989-1990’larda yıkılan sosyalist rejimlerden sonra, dünya yeniden değişimlere, çalkantılara ve kaoslara doğru sürüklendi.
21. yüzyıla girerken, nereden geldiği tam olarak aydınlatılamayan saldırılarla “ İkiz Kuleler “ yıkıldı Amerika’da. 3000 masum insan can verdi çelik gökdelenlerde. Televizyonların karşısına geçip bir film izler gibi izledik yalnızca.
Ardından işgaller geldi. Afganistan, Irak, …
“ Arap Baharı “ yalanıyla Orta Doğu kan gölüne çevrildi.
Dünya çok değişti.
“ Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak “ dediler, her seferinde.
Çok yakın geçmişimizde, içimizde “ Ergenekon, Balyoz “ operasyonlarıyla her şey alt üst oldu.
15 Temmuz’u yaşadık hayretle, ürpertiyle.
Çok şey değişti ardı sıra.
Bugün, dünyayı sarsan bir bilinmez virüsle kapandık evlerimize.
Her şey ilkti, her şey yeniydi güya.
Her şey iç içe geçmiş, birbirine karışmış gerçeklerle, yalanlarla yeni bir dünyayı haber verir gibi yeniden.
O meşhur söylem dillerde dolaşıyor yine.
“ Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak “
Her şey, üstü örtülmüş, birbirine karışmış gerçeklerle, yalanlarla dolu.
Her şey gerçek.
Her şey yalan, dolan…
15 Nisan 2020