Aylık arşivler: Ocak 2022

DÜNYA NEREDE, BİZ NEREDE ?

 

Yaşadığımız evrende, dünyada, ülkede ve yakın çevremizde, dahası her birimizin iç dünyalarında, insan olmanın önümüze koyduğu bir yığın sorunlar sarmalında geçiyor ömrümüz.

Sorunlar artarak birikirken hayat değişiyor, her geçen gün yeni bir çehreyle çıkıyor karşımıza.

Dünya, ülke ve bireysel sorunlarımıza ne kadar yakınız, değişime ne kadar ayak uydurabiliyoruz ?

İç içe geçmiş dünya ve ülke sorunlarıyla yakından ilgilenmek, ya da onları uzaklardan seyretmek arasında gidip gelirken, yaşamın sırtımıza yüklediği ağırlıklar altında çaresizliğe, umutsuzluğa düşüyoruz çoğu zaman.

Yakın çevremizde, yanı başımızda, ya da uzaklarda olup bitenlere yakın ilgi duymakla onları uzaktan seyretmek arasındaki farkı tam olarak anlayamayan, anlamak istemeyen, ya da işine geldiği için onlara sırtını dönen, her şeyi bir yana bırakıp yaşamını popüler kültürün kollarına bırakmış, dayatılan en son modaya uygun bir kılıkla yeni bir imaj peşinde koşan, kendisini “entelektüel, aydın” olarak sergileme telaşına düşmüş,“ eskimiş “devrimciler “, gerçekte rant ve çıkar peşinde koşup “ vatanını herkesten çok sevdiğini düşünen “ sahte milliyetçiler, dindarlarla dolu her yer.

Geçmişin kültürel mirasını tam olarak özümsemeden, tarihin dönemeçlerine takılıp yaşadığı dünyanın farkına varamamış, neye, kime hizmet ettiğini sorgulamayan, duygu ve uyku labirentlerinden kurtulamayan “ tükenmiş bilgeler, yaşayan ölüler “ ordusuyla kuşatılmış etrafımız.

Onlar o kadar çok ki; sade, sıradan görünümlü, gösteriş ve ihtirasa kendini teslim etmemiş ama “ insan “ olan doğru dürüst birilerini arayıp bulmak, kalıcı kötü gün dostlarına ulaşmak bir hayli güç.

Toplumu yöneten elitlerle “ aşağıdakiler “ arasında bir yol gösterici, bir denetleyici, bir umut ışığı olması gerekirken, kötülükleri, günahları perdeleyen, kaos ve sanal bir algı yaratarak toplumsal ilişkileri garip bir “ körler diyaloguna “ sürükleyen, ama siyasal arenanın gerçekte hiçbir yerine dahil olmayan kesimlerle harcıyoruz tüm enerjimizi.

Her konuya yüzeysel, dar bir pencereden bakan, bir kısmı bilinçli olarak, çoğunluğu da bilmeyerek toplumsal algıları altüst eden, oraya, buraya savrulmuş aydınlar, siyasetçiler, sivil toplum örgütleri, sendikalar, dernekler; kısır döngüler ve suni gündemlerin güdümünde vakit harcayıp, uzaktan boş gözlerle toplumda olup bitenleri seyretmeye devam ediyor.

Oysa, kızgın güneşin altında, bir ağacın serin gölgesinde oturup yalnızca umudederek beklenen “ mehdi “ gelmeyecek.

Ekonomi nasıl düze çıkacak, üretim dar boğazı nasıl aşılıp gelir adaletsizliği ve yoksulluk nasıl ortadan kalkacak ?

Siyaset, içinde yaşadığı depremlerden nasıl kurtulacak ?

Gerçek demokrasinin, adaletin, hukukun bağımsız ve tarafsız işleyişi nasıl sağlanacak ?

Umutsuzluk, ayrımcılık, sevgisizlik, hoşgörüsüzlük nasıl yok edilecek ?

Daha niceleri karşımızda durmuş bize bakıyor, biz de uzaktan onlara.

Dünyanın başka yerlerinde bize hiç benzemeyenler de var.

Dünya pandemi sarmalında boğuşurken, maskesiz olarak partiye katılıp eğlendi diye İngiliz halkı başbakanlarının istifasını istiyor.

Hem de parti farkı gözetmeksizin.

Almanya Deniz Kuvvetleri Komutanı, kamuoyuna verdiği diplomasiye aykırı görülen bir beyanattan dolayı hatasını kabul edip istifasını veriyor.

Toplumsal bir kargaşa filan da yaşanmıyor.

İnsan gıpta ediyor.

Onlar emperyalist devletler, onlar süper güç, onlar zengin ülkeler !

Evet doğru.

Ama, insanca yaşam, hak, hukuk, adalet, özgürlük ve demokrasi herkesin hakkı.

Bunlar uzaklardan seyrederek, kendiliğinden gelmiyor.